Kadın neyle yaşar?

UntitledMalumunuz, 11. İstanbul Bienal’i hala devam etmekte. Ben hala gidip görmemiş olsam da…
Birçok insandan almış olduğum kötü “feedback” sonrası ayağım da pek gitmedi.
Hoş, herkesin beğenisi, tecrübesi kendine, araya sıkıştırmak da fena olmazdı.
Derken…
Aklıma esti, kendi Bienal’imi burada yazmaya,sergilemeye karar verdim.
Buyrunuz bakınız, kadın neyle yaşarmış:

*Ayakkabıyla : Hemde çok ayakkabıyla. Ne kadar çok, çeşit, o kadar güzel.
*Çantayla: Ayakkabıyla hemen hemen aynı efekt. Üst vücut kullanımı.
*İncik boncukla: En salaş kadın bile incik boncuk takar, takıştırır. Genlerle gelen bir özelliktir.
*Çikolatayla: Hele ki malum dönem öncesi… Olmazsa yaşayamayacağı dönem… Lazım.
*Çiçekle: Saksı çiçeğine her hemcinsim tutkun ya da ne bileyim bakmaya yatkın olmayabilir. Ama klişedir, kadınlar her ne kadar “sıradanlıktan” yakınsalar da klişeleri de severler. Bir adet, bir buket farketmeyebilir.
*İltifatla: Pohpohlanmak hepimizin hakkı.
*Kremleriyle: Bir gün sürmezse, ertesi güne kırışacağı korkusu olanları vardır. Aman ayrı gayrı komayın.
*”Ne kadar zayıflamışsın?” cümlesiyle: Daha mutlu edeni yoktur. Kadın için baş tacı edilecek yaşam kaynağıdır.
*Tasarımcı elbiseleriyle: “Marka takıntım yoktur” diyene beleşinden bir tasarımcı kıyafeti verin. Aynen yalar o tükürdüğü cümleyi.
*Şımartılmakla: Her çeşidi makbul. Sözle, hareketle, hediyeyle, jestle, beğeniyle…
*Hayran kitlesiyle: Kendi kendisini yenileyen bir mekanizmadır. Kadın kadını, adam adamı çeker düşüncesinden yola çıkılır, kitle dalgalanarak çoğalır ve de azalır. Herkese bu da lazımdır.
*Mükemmel erkek/ilişki/evlilik hayaliyle: 100bin kişiyle tanışsa da kafasına dank etmez böyle bir şey olmadığı. “Kadın aslında hayalle yaşar” sonucuna ulaşmamızı sağlayan düşüncedir aynı zamanda.

Kusuruma bakmayın, benim Bienal biraz aceleye geldi.
Siz satır aralarında dolana durun, ben belki biraz daha geliştiririm kendisini.